Sağlıklı Zayıflamada Yardımcı Vervella  

Posted by cihan in

Vervella Doğal Prebiyotik Besin Takviyesi


Vervella İçeriği: 

Kahverengi Deniz Yosunundan üretilen Vervella yoğun lif içermesi sayesinde prebiyotiktir. Bilindiği gibi prebiyotikler bağırsak floramızdaki yararlı bakterileri yani probiyotikleri besler. 

Ayrıca Vervella B Vitaminleri, B12, Folic Asit, C Vitamini, Omega 3 ve D Vitamini içeriğiyle zengin vitamin kaynağıdır.

Mineral olarak da zengin olan Vervella içeriğinde Zengin Doğal İyot, Çinko, Demir, Kalsiyum, Magnezyum ve Selenyum içerir.

Antioksidan içeriği sayesinde detox etkisi olan vervella %100 doğal ve Vegan dır.

Alginic Asit içeriği sayesinde vücuda giren serbest radikaller ve zararlı maddeler, ağır metallere karşı vücudu dirençli olmasına katkı sağlar.

Vervella Kullanımı: 

Vervella bir kutusunda 60 Kapsül içerir. Önerilen kullanım şekli günde 2 kapsül dür.
Kapsülleri yemek öğünlerinden uzak saatlerde bol su ile içmek tavsiye edilir. Çünkü vitamin ve minerallerin vücuda emilimi yemek öğünlerinde diğer besinlerle etkileşime girerek azalabilir.


Vervella ne işe yarar? :

Vervella sağlık açısından vücudu destekleyici, ve takviye edici bir doğal besin takviyesidir. Özellikle Bağışıklık sistemini prebiyotik olması, antioksidan özellikte olması ve içerdiği mineraller ve vitaminler sayesinde güçlendirir. Bu özelliği ile Vervella multivitamin olarakta tabir edilebilir.

Fakat vervella'nın özellikleri bunla bitmez, doğal iyot sayesinde troid sağlığı açısından önemlidir. Ayrıca bağırsak florasını beslemesi sayesinde sindirim sistemini düzene girmede yardımcıdır.

Hastalıklara karşı direnç sağlar. Bağışıklık sistemi güçlenmesine katkı sağladığı için, hastalıklara karşı dirençli olmaya katkı sağlar.

Kilo vermede yardımcı: Vervella bir çok açıdan kilo vermede yardımcı olur. Sindirim Sistemini Düzene sokması, daha az acıktırması, vücuttan hızlı bir şekilde ödem attırması, D Vitamini ve Omega 3 içermesi, troid sağlığına destek olması, metabolizmayı hızlandırmaya yardımcı olması gibi etmenler sayesinde kilo vermeye yardımcı olur.

Sporcular için ideal: Vervella sporcu sağlığı açısından da oldukça önemli içeriğe sahip, özellikle kilo dengesine katkısı, ve yağ yakımını tetikleyici, metabolizma hızlandırmasına yardımcı özellikleri sayesinde sporclar için oldukça önemli.

VERVELLA FİYATI: 160 TL dir.

Son Olarak Unutmayalım Vervella bir ilaç değildir. Bakanlık Onaylı Besin Takviyesidir. Ve Hastalıkların tedavisinden kullanılmaz.

Vervella  satın almak için: https://vervella.com/urun/vervella/
Vervella sitesi: https://vervella.com/
Vervella Bloğu: https://vervella.com/blog/

Ayrıca Vervella'ya n11.com ve hepsiburada.com'dan da satın alabilirsiniz.

Sultan I. Ahmed Ve Hediyesi - İbretlik Bir Hediye Hikayesi  

Posted by cihan

Sultan I. Ahmed Ve Hediyesi

 Sultan Ahmed Han, bir gün Hüdâyî hazretlerine bir hediye göndermiş, o da bunu kabûl etmeyerek iâde etmişti. Pâdişâh bu sefer aynı hediyeyi Şeyh Abdülmecîd Sivâsî'ye gönderdi. Onun kabûl etmesi üzerine bir gün pâdişâh kendisine; "Bu hediyeyi Hüdâyî'ye gönderdiğim halde kabûl buyurmadılar." dedi. Abdülmecîd Sivâsî de; "Pâdişâhım, Hüdâyî bir ankâdır ki, lâşeye tenezzül etmez." cevâbını verdi.Pâdişâh birkaç gün sonra Hüdâyî hazretlerinin sohbetine gidince; "Geri gönderdiğiniz hediyeyi Abdülmecîd Efendi kabûl etti." dedi. Bu söz üzerine Hüdâyî hazretleri de; "Sultanım! Şeyh Abdülmecîd bir deryâdır. Ona bir katre necâset düşmekle pislenmiş olmaz." diyerek zârifâne bir cevap verdi.

Sultan I. Ahmed Ve Hediyesi - İbretlik Bir Hediye Hikayesi


Taşlı Taşlı Yüzükler  

Posted by cihan


Lorem Takı Gümüş Takı'da yeni bir yüz. Sanal Alemdeki Takı Marketleri arasında sivrilmeye aday Lorem Takı Gümüş Takı çeşitliliği ve güvenli alışveriş ile müşteri memnuniyetini ön plana çıkaran bir site.


 Lorem Takı ile Taşlı bayan yüzükleri çok uygun fiyata. 3d güvenli alışveriş sistemiyle Lorem Takı 'da alışveriş çok kolay. Hızlı alışveriş, hızlı kargo ve hızlı teslimat garantileri, kapıdan ödeme seçeneği ve ücretsiz kargo ile Lorem Takı'dan Hediye almak çok cazip. Özel günlerde, doğum günleri anneler günü sevgililer günü babalar günü ne hediye alıcam diye düşünürken Lorem Takı'ya bakmadan geçmeyin.

Tac Mahal Şiir Gibi Bir Yapıdır ve Şiir Vakti Orda Bi Yerde  

Posted by cihan

 Şiir

Şiir Vakti En Güzel Şiir Ve Edebiyat Eserlerinin Paylaşıldığı Eşsiz Bir Site.

Şiir Vaktinde Neler Var.

Sesli Şiirler en güzel seslendirenlerin sesinden:

İbrahim Sadri
Bedirhan Gökçe
Serdar Tuncer



Sizin gönderdiğiniz okuduğunuz yorumladığınız şiirler seslendirdiğiniz şiirler. 

Üstad Şairler, Hayatları ve Eserleri


Edebiyat Sohbetleri

Mehmet Akif Ersoydan, Çanakkaleye, Necip Fazıldan İstanbula, Orhan Veliden Nazım Hikmete Üstad Şairlerin Eşsiz Şiirleri Sesli Görüntülü Şiir Vakti'nde


Şiir Vakti, Şiir Seferlerin Sitesi.



En İyilerin Tercihi Neon Tabela  

Posted by cihan


Neon Reklam Neon Tabela Hizmetleri ile Led Tabela Neon Tabela Işıklı Tabela, Kayan Yazı Tabela, Kutu Harf Tabelalar'da Kalite Ve Uygun Fiyatı ile göz dolduruyor. Neon Tabela yapımında tecrübesiyle göz dolduran ve Neoncu.com sitesinden müşterilerine ulaşmayı hedefleyen Neon Reklam Neon Tabela ile Avrupa Kültür Başkenti yazısını Neon Tabela ile İstanbulun gözde caddelerinden birinde yazmıştır. Ayrıca Bir çok dükkan iş yeri alışveriş merkezi ve restorantın ışıklı Neon Tabelalarını da Neon Reklam Yapmaktadır. Bu tür işlerde Tecrübesiyle göz dolduran Neon Reklam Neon Tabela denilince, İstanbul'da önde gelen ve ilk akla gelen firmalar arasında yer almaktadır. Sizde Neon Reklam'ın bu imkanlarından ve hizmetlerinden fa
ydalanmak isterseniz Neon Reklam sitesini (neoncu.com) ziyaret edebilirsiniz. Her Türlü Işıklı/Işıksız tabela, Kayan Yazı, Led Tabela, Kutu Harf Tabela ve Cnc Kesim Hizmetlerinde Öncü Firma Neon Reklam (Neoncu.com)

ÇOBANIN AŞKI  

Posted by cihan in , , , ,




Âşıktı genç çoban. Sevgilisinin isminden başka bir şey
bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez,
arkadaşı anlatıyordu onun halini:

— Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu,

yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası

suyu o kız oldu sanki

. Ne desem kâr etmiyor, son bir çare diye geldik size.

Hâlbuki "sen bir garip çobansın, o padişahın kızı,

davul bile dengi dengine" dedim ya, dinlemiyor efendim,

ama herhalde aşkın gözü kördür diye de buna diyorlar,

değil mi efendim...

İhtiyar adam bu esnada gözlerini dikmiş,

iskeletinin üstüne deriden bir zırh giydirilmişçesine zayıf,

çelimsiz, saçı sakalına karışmış, uzaklara dalıp dalıp giden

gözlerinde aşktan gayrisi kalmayan diğer çobanı süzüyordu.

Sonra bir ah çekti, yüzünü nefes almadan

konuşmasını sürdüren delikanlıya çevirip tebessüm etti.

— Kolay evlat kolay, dedi, çaresizseniz çare sizsiniz.

Ve tane tane anlatmaya başladı.

İki genç çobanın, çökmek üzere olan bu dağ

kulübesinde dertlerine derman aradıkları ihtiyar adam,

aslında padişahın bütün dertlerini paylaştığı,

her meselesini danıştığı bir bilge idi.

Yıllar önce padişah kendisini tanıyıp

sevdiğinde bir tek şey istemişti ondan;

burada yaşamaya devam edecekti ve kimsecikler

bilmeyecekti kim olduğunu. O günden beri de bu kulübede yaşıyor,

gelen geçene ikram edip, gül alıp gül satıyordu.

Padişahın kızının aşkıyla eriyip muma dönen genç çoban ve

yanındaki kadim dostu nereden bilsin di bu garip

ihtiyarın padişahın gönlüne sultan olduğunu.

Âşık genç, ihtiyar adamın anlattıklarını dinledikten sonra

her şeyin bittiği anda başlayan son ümide sımsıkı sarılanların

o saf ve tertemiz teslimiyetiyle:

—Sahiden bu kadar kolay mı efendim, dedi, yani o mağarada

elimde tespih, kırk gün Allah dersem sevdiğime

kavuşabilir miyim, onunla evlenebilir miyim?

— Evet, dedi bilge, kırk gün o mağarada gece gündüz

Allah diyeceksin,

kırk gün sonra padişahın kızı senindir.

İki dost hemen yola çıktılar, âşık çobanın yüzüne kan,

dizlerine derman, yüreğine yeniden can gelmişti.

Arkadaşına sarılıp, elinde tespih, gönlünde aşk,

yüzünde ümit çiçeklerinden örülme bir tebessüm,

mağaranın yolunu tuttu. Gelir gelmez hiç

vakit kaybetmeden diz çöktü, dualar etti, gözlerini kapattı,

kalbini padişahın kızına bağladı, eline

tespihini aldı ve dudakları

kıpırdamaya başladı: Allah, Allah, Allah...

Günler günleri padişahın kızının hayaliyle tespih

taneleri gibi kovalayadursun, mağaranın

yakınındaki köyleri bir söylenti çoktan sarmıştı.

Herkes birbirine

karşı dağdaki mağarada gece gündüz

Allah diyen gençten bahsediyordu.

Cami çıkışında ihtiyarlar, çeşme başında kadınlar,

tarlada işçiler, oyun oynarken çocuklar, herkes onu konuşuyordu:

— Şu karşı mağarada bir genç varmış, kendini

Allah'a adamış, gece gündüz durmadan Allah diyormuş,

Allah Allah...

Âşık dostunun ne halde olduğunu merak

eden genç çoban, mağaraya geldiğinde

üç hafta geride kalmıştı bile. Bizimkinin

gözleri kapalıydı, dudaklarının da kıpırdamadığını

görünce, uyuyakaldı herhalde diye düşündü.

Tespih tanelerinin parmaklarının arasında dolaşmaya

devam ettiğini görünce de, bu nasıl uyku diye sordu

kendine. Bu sırada gözlerini açan genç adam, karşısında

arkadaşını görünce, günlerdir yalnızlığıyla paylaştıklarını birbiri

ardınca anlatmaya başladı: Kırk günün yarıdan fazlası geçmişti,

o durmadan Allah diyordu, ama ne padişahın

kızı vardı, ne bir haber, ne bir ümit kırıntısı...

Acaba, diyecek oluyor, yutkunuyor, hayır diyor,

tespihine bakıyor, bir kalp gibi atan sağ el işaret

parmağım sabitlemeye çalışıyor, avuçlarını sıkıyor,

gözleri doluyordu. Vedalaştılar. Ay ışığında

dostunun gözlerine yayılan başkalık dikkatini

çekmişti genç çobanın.

Âşık çoban yeniden eline tespihini aldı,

gözlerini kapattı, boynunu neye bağlayacağını

bilemediği kalbine doğru büktü, dudakları kıpırdamıyordu

artık, sustu gece, mağaranın duvarları sustu,

tükendi her şey, hiç tükendi, an bitti,

sadece bir söz kaldı: Allah...

Kırk günün dolmasına üç-beş gün kala,

mağaradaki dervişin namı bütün ülkeyi sarmış,

nihayet sarayın koridorlarında konuşulur olmuştu.

Meselenin aslını merak eden padişaha, bu insanların

bir yerde sürekli kalmadıklarından, bulundukları

mekâna bereket getirdiklerinden, ne yapıp-edip

bu dervişi ülkelerinde yaşamaya ikna etmeleri

gerektiğinden uzun uzun bahsetti başveziri.

Ne yapması gerektiğini artık bilen padişah,

nasıl yapması gerektiğini bilemediği bütün

zamanlarda yaptığı gibi, dağ kulübesinin

yolunu tuttu. Hürmetle diz çöktü bilge ihtiyarın önünde.

Derdini anlattı, derman diledi. Sarayının yanma bir saray

yaptırmaktan, o dervişi veziri yapmaya, sancak-tuğ vermeye

kadar saydığı her şey, bilgenin:

— Hünkârım, gönül erleri mala-mülke,

makama-mansıba itibar etmezler, demesiyle son buldu.

Kaderdi bu, padişahlarla köleleri aynı eteğin önünde diz çöktürür,

birinin derdini diğerine derman eyler,

ikisini de aynı tebessümle bahtiyar ederdi. Güldü ihtiyar:

—Neden kerimenizin nikâhını teklif etmiyorsunuz sultanım, dedi.

Şaşırma sırası padişaha gelmişti.

—Nasıl yani, diyebildi, bu şerefi bize lütfederler mi,

kabul ederler mi?

Kırkıncı günün güneşi batmak üzereydi

genç aşığın mağarasının üstünden...

Padişah ve ihtiyar bilge en önde, arkalarında vezirler,

onların arkasında halktan meraklı bir kalabalık ve

en arkada da olup bitenlere bir mana vermeye

çalışan âşık çobanın arkadaşı, mağaraya doğru

yürümeye başladılar. Bu arada bizim âşık kendinden

öylesine geçmiş, tespihiyle öylesine bir olmuştu ki,

gelenler içeri girseler ve bir tespihten başka bir

şey bulamasalar şaşırmazlardı.

Padişah edepte kusur etmemeye çalışarak içeri girdi,

ellerini birbirine bağladı, duyulması güç bir sesle;

— Efendim, dedi, sizi ziyarete geldik.

Yavaşça başını çevirdi âşık, sonra bütün

vücuduyla döndü, gözlerinde en ufak bir şaşkınlık

emaresi yoktu, sapsarı bir heykel gibiydi.

Herkes heyecan içinde. Vezirler, halk, genç çoban,

mağara, tespih, sessizlik, duvar... Hatta güneş bile

batmaktan vazgeçmiş, kafasını mağaranın içine doğru

uzatarak olan biteni görme telaşındaydı.

Padişah meramını anlattı, türlü tekliflerde bulundu.

Ne saray, ne vezirlik, ne tuğ ne de sancak, hiç birinde

gözü yoktu dervişin.

—Efendim, diyebildi en son, sessizce,

benim bir kızım var efendim, zât-ı âlinize

layık değil belki, ama lütfeder nikâhınıza alırsanız

bizi bahtiyar edersiniz...

Kırk günlük çile nihayet bitmiş, olmaz denilen olmuştu.

İşte âşık maşukuna kavuşacak, murad hâsıl olacaktı.

Bizimkinin arkadaşı sevinçten ağlıyordu.

Soru ve cevap sanki bu soru sorulsun, cevabı

verilsin diye yaratılmıştı. Sessizlik ilk defa bağırmak

, haykırmak istiyordu ve bütün gözler genç adamdaydı.

Usulca doğruldu oturduğu yerden, etrafını şöyle

bir süzdükten sonra, gözlerini padişahın gözlerine dikti,

sarhoş gibiydi. Kendinden emin bir ifadeyle:

— Hayır, dedi, kızınızı istemiyorum.

Birden ortalığı bir sessizlik kaplayıverd

i. Padişah mahzundu, halk hayret içindeydi,

vezirler şaşkınlıkla birbirine bakıyor, bilge

tebessüm ediyordu. Âşık çobanın genç

arkadaşı yaşlı gözlerini silip, birden ileri

atılarak bozdu sessizliği. Dostunun yanına geldi,

kulağına eğilip:

—Sen ne yapıyorsun, dedi, kırk gündür

bu çileyi ne diye çektin sen, neyi reddettiğinin farkında mısın?

Güldü âşık çoban, gözleriyle ihtiyar bilgeyi arayarak:

— A dostum, dedi, ben kırk gün

padişahın kızı için Allah dedim, Allah padişahla

vezirlerini ayağıma getirdi. Ya bir de Allah için Allah deseydim